TÜBİTAK Gebze Yerleşkesi’nde Araştırma Üniversitelerinin TÜBİTAK Destek ve Burs programları açısından değerlendirildiği toplantı Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ve TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıya 23 araştırma üniversitesini temsilen rektör ve rektör yardımcıları katıldı.
“Araştırma üniversitelerinin TÜBİTAK programlarından yararlanma düzeyini dikkatle takip ediyoruz”
Toplantıda konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Biz, TÜBİTAK çalışmalarını yürütürken özellikle araştırma üniversitelerine özel ilk kez uygulamaya aldığımız programlardan yararlanma düzeyini dikkatle takip etmeye çalıştık. Programları tasarlarken de Araştırma üniversitelerine özgü beklenti ve talepleri mümkün olduğunca dikkate almaya gayret ettik. Benim aldığım notlar pek çok programda önemli ölçüde netice aldığımızı gösteriyor. Özellikle bilim insanı destekleme programlarında Araştırma üniversitelerimizin toplam havuzdaki payları oldukça ileri aşamada. Bazı alanlar gelişime açık. Bu gelişim süreçlerinde neler yapabileceğimizi de beraber konuşalım istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Patent ticarileşmesini nasıl daha fazla kuvvetlendirebiliriz sorusunun cevabını bulmak durumundayız”
Araştırmacıları daha fazla desteklemek gerektiğine vurgu yapan Kacır ”Örneğin patent meselesi gündeme geldi. Patent ticarileşmesi Türkiye'de çok zayıf bir alan. Tüm üniversiteler için böyle. Dünyada ileri araştırmalar yapan üniversitelerin önemli bir gelir kaynağı patent ticarileşmesi yoluyla elde ediliyor. Türkiye'de biz bu alanı nasıl daha fazla kuvvetlendirebiliriz sorusunun cevabını bulmak durumundayız. “ dedi.
“Önümüzdeki dönemde Ar-Ge ve yatırım teşviklerinde daha güdümlü bir sisteme geçeceğiz”
Bakan Kacır araştırma üniversitelerine Ar-Ge teşviklerinde birlikte planlama çağrısında bulundu: “Özel sektörün üniversite patentlerinden elde edeceği ticarileşme fırsatı yoluyla yapacağı yatırımlara biz ayrıca yatırım teşviki imkanları sunabiliriz. Bizim bakanlığımızın en büyük kolu, en büyük kuvvet çarpanı aslında teşvik tarafıdır. Yani bizim TÜBİTAK'a doğrudan verdiğimiz kaynaklardan çok daha büyük bir kaynağı biz Türk özel sektörünün Ar-Ge faaliyetlerine Ar-Ge teşvikleri kanalıyla sunuyoruz. Ondan da çok daha büyük bir kaynağı yatırım teşvikleri vasıtasıyla sunuyoruz. TARAL’da TÜBİTAK’ın payının iki buçuk katını biz özel sektöre Ar-Ge teşvikleri olarak, on beş katına yakınını da yatırım teşviklerinden sunuyoruz. Bizim mutlaka Ar-Ge teşvikleri ve yatırım teşvikleri arasındaki ilintiyi sizlerle birlikte kurgulamamız gerekiyor. Bununla ilgili geliştirebileceğimiz her türlü iş birliği önerisine biz açığız. Büyük yatırım teşviki verdiğimiz firmaları önceliklendirmek üzere mutlaka üniversitelerle iş birliğini arttıralım. Sadece patent örneği diye de düşünmeyebiliriz. Biz önümüzdeki dönemde Ar-Ge ve yatırım teşviklerinde daha güdümlü bir sisteme geçeceğiz. Sizlerle birlikte bu hedeflerin planlamasında beraber çalışalım, uygulamasını da beraber yapalım isteriz.”
“Biz yeni dönemde platform anlayışı içinde çalışan TÜBİTAK enstitüleri hedefliyoruz”
Bakan Kacır TÜBİTAK’ın kapılarının tüm araştırmacılara açık olduğunu kaydetti; “Burada bizim araştırmacılarımızın gerçekten araştırma yönlerinin güçlü kalması önemli. Tabii biz onları çoğunlukla araştırma projelerine dahil ediyoruz ve projelerin bir uygulama yönü de oluyor. Her ne kadar uygulama yönü de olsa biz araştırma yönlerinin üniversitelerle kurulan bağdan geçtiğini düşünüyoruz. Çok teşekkür ediyoruz. Biz sizlerden etkin şekilde yararlanmaya devam edeceğiz. Tüm üniversitelerimize de TÜBİTAK tarafından iş birliğine açık olduğumuzu da hatırlatmak istiyoruz.”
“Kümelenme anlayışını güçlendirmek bizim esas hedefimiz”
Ekosistemde TÜBİTAK’ın yerinin önemini vurgulayan Kacır, “Yirmi yıl öncesine baktığımızda Türkiye'nin toplam Ar-Ge insan kaynağının içerisinde TÜBİTAK Enstitülerini payı oldukça büyüktü. Yani toplam ülke Ar-Ge insan kaynağı 30 bin civarındayken, TÜBİTAK'ın 5 bin kişilik insan kaynağı çok büyük bir ağırlık oluşturuyordu. Ama şimdi 222 binin üzerine çıkmış bir Ar-Ge insan kaynağı var. Toplam Ar-Ge harcamalarının yüzde altmıştan fazlasının özel sektör tarafından yapıldığı bir noktaya geldik. TÜBİTAK’ın insan kaynağının sayısal ağırlığı ekosistemde eskisi kadar fazla değil. Bu sebeple bizim katalizör rolü oynamamız çok önemli. Biz yeni dönemde platform anlayışı içinde çalışan TÜBİTAK enstitüleri hedefliyoruz. Yoksa Türkiye'de oyun değiştirici bir etki oluşturmaz. Ama biz elli bin araştırmacıyla bu beş bin kişiyi birlikte çalıştırabiliyorsak o Türkiye'de çok büyük etki oluşturur. Yapmaya çalıştığımız, çalışacağımız çoğunlukla bu olacak. Bunu da mevcut altyapılarımızı mümkün olduğunca platformlara açarak yapmaya çalışacağız. Burada devletin kaynaklarıyla, uluslararası kaynaklarla kurulan çok sayıda altyapı var. Bu altyapıları mümkün olduğunca sizlerin istifadesine, üniversitelerinizdeki tüm araştırmacıların istifadesini açmak istiyoruz. Siz nasıl TÜBİTAK Enstitülerindeki araştırmacıları kendi üniversitenizle bağlantılı hale getirmek istiyorsanız, biz de sizlerin araştırmacılarını bizim enstitü ve birimlerimizle bağlantılı hale getirmek istiyoruz. Bu ağı kurmamız lazım. Örneğin, malzeme alanında TÜBİTAK'ta otuz beş araştırmacımız olabilir ama biz Türkiye'de belki yetmiş nitelikli araştırmacıyla da malzeme alanında çok yoğun çalışıyor olabilmeliyiz. Ve uluslararası projelere dahil olurken de birlikte hareket edebilmeliyiz, hem insan kaynağı anlamında hem de bu insan kaynağının bulundukları yerlerdeki diğer fiziki imkanlar anlamında söylüyorum. Bu kümelenme anlayışını güçlendirmek bizim esas hedefimiz bu dönemde. Araştırma üniversiteleri arasında bir ağ demek bu aslında. Bu ağın ortasında TÜBİTAK olursa, süreç daha hızlı olur diye düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Ekositemin katalizörü: araştırma üniversiteleri”
Toplantıda TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal “TÜBİTAK Destek ve Burs Programlarındaki durumu ve sizlere özel sunduğumuz fırsatları ortaya koyarak, TÜBİTAK olarak bu süreçlerde gelecekteki yol haritamız hakkında sizlerle bir değerlendirme toplantısı yapalım istedik. Özellikle araştırma üniversitelerini görmek istediğimiz programlarımızdaki ihtiyaçlarınızın ve önerilerinizin değerlendirmesi yapıyoruz” ifadeleri ile toplantının neden yapıldığını açıkladı.
Prof. Dr. Mandal, “Ekositemin katalizörü: araştırma üniversiteleri” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
İklim değişikliği konusuna değinen Mandal, Türkiye'nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedefini hatırlatarak 1.7 derece ile Temmuz ayı sıcaklık ortalamasının IPCC tarafından hedeflenen 1.5 derecenin üzerinde olduğuna dikkat çekti.
“Güçlüklere karşı hedefe odaklı, yeniliğe dayalı iş birliği platformlarına ağırlık vermeyi hedefliyoruz”
iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri; enerji, su ve gıda arzı, ekonomik krizler, küresel salgınlar, doğal afetler gibi sorunlarla dünyanın karşı karşıya kaldığını kaydeden Mandal, “Geçmişe kıyasla daha zorlu ama araştırma açısından baktığımız zaman daha heyecan verici bir dönemdeyiz. Pandemi, iklim değişikliği, hammadde sıkıntısı, değer zincirlerinin sekteye uğraması, jeopolitik, ekonomik ve benzeri küresel krizler ülkeleri sürdürülebilir, dirençli ve kapsayıcı olmaya zorluyor. Etkin bir araştırma yönetimi ile uzun vadeli, eşgüdümlü, Ar-Ge ve yenilik odaklı bakış açısı gerektiriyor. Güçlüklere karşı hedefe odaklı, yeniliğe dayalı iş birliği platformlarına ağırlık vermeyi hedefliyoruz. Yani projelerden daha çok platformları konuşuyoruz ki işte 1004 Programı Yüksek Teknoloji Platformları bu hedefe katkı vermek için. Küresel sorunlara çözümler disiplinlerarası ve disiplinlerüstü çalışmalarla üretilebilir.” değerlendirmelerinde bulundu.
Prof. Dr. Mandal “Yüksek risk, yüksek geri dönüşlü araştırmaların hedeflenmesi, akademi-özel sektör ortak araştırma altyapılarıyla sosyal dönüşüm sağlayacak yükselen ve yakınsayan teknolojilerin ele alınması, dijital yetkinliklerin geliştirilmesi gibi konularda Türkiye’de Araştırma Üniversitelerinin katalizör görevi üstlenmesi bekliyoruz” dedi.
“Araştırma Üniversiteleri ekosisteme yön veren başat aktörler arasında yer alıyor.”
Ulusal Ar-Ge ve Yenilik Ekosistemimizde ayrık projeler yerine ortak hedefler doğrultusunda tüm oaydaşların biraraya geldiği platform ve ağlara doğru bir dönüşüm yaşandığını kaydeden Mandal, araştırma üniversitelerinin bu dönüşümün en önemli aktörü olduğunu belirtti.
Araştırma üniversitelerinin, 5746 no.lu kanuna tabi özel sektör Ar-Ge merkezleri ve kamu araştırma enstitüleriyle birlikte stratejik alanlarda platformlar ve ağlar kurduklarına, bu ağların uluslararası ağlarla da entegrasyonlarının başladığına işaret etti. Kalkınma Planları, 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi ve YÖK Politikaları doğrultusunda da hedeflenen bu dönüşüm için TÜBİTAK’ın en önemli aracının platform ve ağ destekleri olduğunu kaydetti.
Üniversitelerdeki Ar-Ge yönetimi ve yöneliminin önemine de vurgu yapan Mandal, hedef-odaklı yaklaşımlar kapsamında Ar-Ge süreçlerini yönetmenin, Ar-Ge yapmaktan daha önemli hale geldiğine dikkat çekti. Çıktılardan çok etkiye odaklanılmasıyla Ar-Ge ve yenilik kazanımlarının toplumsal faydaya dönüşümüne yönelik süreçlerin yönetilmesinin önemini vurguladı.
“Araştırmanın yönetimi; bilgi üretimi, insan kaynağı ve uluslararasılaşma”
Araştırma yönetimine bilgi üretimi, insan kaynağı ve uluslararasılaşma başlıklarında değinen Mandal, TÜBİTAK desteklerinden bahsederek Araştırma Üniversitelerinin paylarının yüksek olduğuna ancak toplam sayıların daha fazla olmasının beklendiğine dikkat çekti. Özellikle sanayiyle işbirliği ve ticarileşmenin hedeflendiği programlarda sayıların düşük olduğuna vurgu yapan Mandal araştırma üniversitelerinin rektörlerine araştırmacıları cesaretlendirme çağrısı yaptı.
TÜBİTAK TEYDEB destek miktarlarının yükseltildiğini hatırlatan Mandal, bu desteklere özellikle araştırma üniversitelerinden daha fazla katılım beklediklerinin altını çizdi.
TÜBİTAK Başkanı, “Biz kendi metotlarımızla, bakanımızın da yönlendirdiği şekilde destek programlarımızı değerlendiriyoruz. Nelerin eksik olduğunu gözden geçiriyoruz. Ülkemizin ihtiyaçları noktasında küresel ve tarihi bir dönemden geçtiğimiz bugünlerde, araştırma üniversitelerimiz de daha çok ön plana çıkıyor. O yüzden bugünkü toplantıdaki amacımızı şu şekilde özetleyebilirim: TÜBİTAK olarak bizim hedefimiz, Bakanımızın ve YÖK Başkanımızın da katılımıyla, bu alanın en üst hamileri olarak siz değerli rektörlerimizle birlikte bu programların değerlendirmesinin yapılması, sizden gelen önerilerin dinlenmesi, aynı zamanda da hepimizin sorumluluğunun biraz daha artması.” diye konuştu.
“YÖK olarak TÜBİTAK ile işbirliği içerisinde destek programlarına daha geniş katılım için üzerimize düşen desteği vereceğiz”
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, “Yükseköğretim Kurulu olarak Türkiye'de bilim ve teknolojinin ana destekçisi olan TÜBİTAK’la işbirliği içerisinde, araştırma üniversitelerine yönelik olarak TÜBİTAK’ın tasarladığı bu destek programlarına daha geniş katılımını sağlayacak şekilde üzerimize düşen desteği inşallah vereceğimizi ifade etmek isterim. Bu bizler açısından da önemli bir husus.” değerlendirmesinde bulundu.
“Özel sektöre verilen gerek yatırım, gerekse Ar-Ge teşvikleri kapsamında araştırma üniversitelerimizin sürece dahil edilebilmesinin çok önemli olacağını düşünüyorum.” vurgusu yapan Özvar, “Özel sektörde Ar-Ge konusu çok kritik. Ve dolayısıyla iki grubun birbirinden çok şey alıp verebileceğini düşünüyorum. Üniversitelerimiz, üniversite-sanayi iş birliği kapsamında zaten bir sürü projeler yürütüyorlar. Bununla beraber önümüzdeki yıllarda güdümlü yatırım ve Ar-Ge teşviklerinde üniversitelerimizi, bilhassa büyük araştırma üniversitelerimizi bu sürece nasıl katabiliriz? Bunun üzerinde birlikte çalışmamız gerekiyor” diye konuştu.
Toplantıda konuşmaların ardından katılımcı rektör ve rektör yardımcılarından gelen öneri ve talepler dinlendi.